Alecia’nın çığlıklarından sonra labirentin kalbi karşılarında duruyordu. Labirentin kalbi bir kılıçtı ve gerçekten çok güzel bir kılıçtı, turkuaz ve altın rengi şeritlerle süslenmişti. Jacqueline, Alecia’ya baktı, yavaşça kılıca doğru yaklaştı. “B-belki, onu alırsak buradan çıkabiliriz.” dedi titrek bir sesle, üzerindeki korkuyu atamamıştı genç kız. Birde annesinin onu hiç düşünmeden bir labirente atmasının üzüntüsü vardı üzerinde. Line büyüyünce annesi ile uzaklaşmışlardı ama Khione’un onu hala eskisi gibi sevdiğini düşünüyordu, fakat şimdi bu konuyu düşünce gözleri doluyordu çünkü annesinin onu sevmediğini düşünmeye başlamıştı. Alecia, Line’ye bakarak başını "evet" anlamında salladı. Ardından Jacqueline yavaşça elini uzattı ve kılıca dokundu, kılıç çok soğuktu. Khione’un kızı olduğu için normal insanlardan daha az etkileniyordu soğuktan. Ama bu soğuğa fazla dayanamayıp elini geri çekti, fakat bunu yapacaktı. Kılıcı oradan alacaktı, kararlıydı. İçinden "Sen Khione'un kızısın Jacqueline, soğuk senin içinde bu kadar fazla etkilenmemelisin, bunu yapabilirsin." diyerek moral veriyordu kendine. Güvenini topladıktan sonra kılıca doğru tekrar yaklaştı ve bu sefer daha hızlı bir şekilde kılıcı çekip aldı, kılıcı alınca yere düştü. Kılıç elindeydi bunu hissediyordu, gözleri kapalıydı Line’ın bir şey olmasını buradan gitmeyi diliyordu. Fakat gözlerini açtığında hayal kırıklığına uğradı, hala labirentteydiler. Birden yüzü asıldı genç kızın, bunu fark eden Alecia Line’a sıkıca sarıldı. “Burada sonsuza kadar kapalı kaldık. Burada kalmak istemiyorum Alecia.” dedi ve gözünden bir damla yaş geldi Jacqueline’ın. Alecia yeğenine daha sıkı sarıldı “Merak etme, buradan çıkacağız. Bir yolunu bulacağım.” dedi.
Bir süre birbirlerine sarılmış bir şekilde durdu iki genç kız. Ardından bir kar fırtınası oluştu ve uzakta Khione belirdi. Khione’u gören Line ve Alecia hızla ayağa kalktı, Line kılıcı da eline almıştı. “Buradan ancak ben istersem çıkabilirsiniz. Bu yüzden ona boş yere umut verme kardeşim.” dedi Khione. Jacqueline hakkında "o" demişti. Line’ın adını bile söylemeye tenezzül etmemişti. Line öfkeli gözlerle annesine baktı, içinde biraz da hüzün vardı. “O zaman bizi buradan hemen çıkar Khione. Sonsuza kadar bizi burada tutamazsın.” dedi Alecia, fakat o sırada Khione Alecia’yı dinlemiyordu, gözleri kızının elindeki kılıçtaydı. Yavaşça yürümeye başladı Khione ve “Jacqueline, elindeki kılıcı bana ver.” dedi. “Hayır, onu sana vermeyeceğim. Önce bizi buradan çıkarman gerek.” diye karşılık verdi Line. “Hadi ama Jacqueline, ben senin annenim. Anneni kırma ve onu bana ver.” dedi Khione. Line’ın gözleri dolmuştu, ama kanmayacaktı. Khione sadece kılıcı alabilmek için söylüyordu bunları, Line’ın yumuşayıp ona kılıcı vereceğini düşünüyordu. Khinone biraz daha yaklaşıp “Hadi benim güzel kızım, onu bana ver.” dedi. “Sen bana değer vermiyorsun! Kendi kızını bir labirente kapatacak kadar taş kalplisin! Şimdi hemen bizi buradan çıkar!” diye bağırdı Jacqueline. Khione bir an duraksadı, gözleri kocaman açılmıştı. Jacqueline ise yere düştü ve hıçkırarak ağlamaya başladı, Alecia yeğeninin yanına gitti ardından “Khione çıkar bizi buradan.” dedi o da. Ardından büyük bir kar fırtınası başladı, fırtına dindiğinde saraydaydılar.
Kılıç Khione’un elindeydi fakat Line ve Alecia hiçbir şey hatırlamıyordu. Line ayağa kalktı ve kılıca baktı “Anne, bizim burada ne işimiz var?” diye sordu, ardından Alecia da ayağa kalktı. “Dolaşıyordunuz ve buraya geldiniz, boş ver. Şimdi odalarınıza dönüp uyuyun.” dedi Khione ciddi bir tavırla. İki genç kızda kafasını "tamam" anlamında salladı, bir şey anlamamıştı ikisi de ama uykuları vardı bu yüzden itiraz etmediler. Tam arkalarını dönüp gidiyorlarken Khione “Jacqueline!” diye seslendi. “Ben sana değer veriyorum ve seni seviyorum, bunu aklından çıkarma.” dedi. Line hafifçe gülümsedi ve arkasını dönüp Alecia’yla odasına doğru yürümeye başladı. Odasına vardığında aklında bir soru vardı, annesi neden ona bunu söyleme ihtiyacı duymuştu ki?