Netherfield RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Yıl; 1750. Yeni bir sezon tüm ihtişamıyla başlıyor! Sen daha yerini almadın mı?
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Marcus

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Marcus Theodore William
İngiliz Şövalyesi
İngiliz Şövalyesi
Marcus Theodore William


Kraliyet : İngiltere.
Mesaj Sayısı : 19
Kayıt tarihi : 11/06/12
Yaş : 31

Kişi sayfası
RP Puanı:
Marcus Left_bar_bleue98/100Marcus Empty_bar_bleue  (98/100)

Marcus Empty
MesajKonu: Marcus   Marcus Icon_minitimePtsi Haz. 11, 2012 5:04 pm

    Monako
    22:00


    Gecenin karanlığı üzerimize çökerken kasvetli şatonun demirden yapılmış büyük ve ağır kapıları yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı. Sunset'le birlikte doğduğum yerde olmak oldukça güzeldi, yemyeşil çimenlerin ortama verdiği renk gözlerimi boyarken, Monako'nun temiz havasını rahatça ciğerlerime çektim ve şatoya doğru yürümeye başladım. Kapıdaki şövalyelere onaylar bir bakış attıktan sonra kemikli parmaklarımla yanımda yürüyen cadının belini hafifçe tuttum. Onun yanımda oluşu bana adeta huzur veriyordu, cadının bakışları o kadar keskin ve çekiciydi ki bir türlü gözlerimi ondan ayıramıyordum. Nefes alıp verirken o muhteşem kokusunu bedenime yayışı içimde inanılmaz bir rahatlama duygusu ortaya çıkartıyordu. Sunset, bu gece beni bambaşka bir dünyanın zevk doruğuna çıkaracaktı, onun güzel kokusu bedenimi delirtirken dudaklarına yapışacağım o anın şimdiden hayalini kuruyordum. Hayatımın en şevk dolu gecesi olacaktı. Arzularıma karşılık verileceği ve tutkunun ateşle olan birleşiminden doğan zevk saniyeler sonra açığa çıkacaktı. Gökyüzünde parlayan ay geceye romantizm katarken esen rüzgâr güzel ve sıcak geçecek bu geceyi az da olsa serinletecek gibiydi. Buz mavisi gözlerimle Sunset'e bakmaya devam ederken adımlamamız gereken bir kaç merdiven basamağının olduğunu fark ettim. Arkamızda kalan bahçe, doğanın sevgisiyle kucaklaşırken şatonun içindeki meşaleler teker teker yanmaya başladılar. Beline koyduğum parmaklarımı yavaşça geri çekerek güçlü kolumu omzuna attım ve onu izlemeye devam ettim. Yosun yeşili gözleri bedenimi ele geçirirken hafif bir kasılmanın ardından kollarımda beliren kasların ortaya çıkışı Sunset'i epey bir etkilemişe gözüküyordu. Sunset'in gözleri üzerimdeydi, onun bu seksi bakışları beni her geçen saniye daha da delirtiyordu. Mermerden yapılmış uzun merdiveni yavaş adımlarla çıkmaya devam ederken boşta kalan elimi, Sunset'in eliyle birleştirdim ve el ele tutuşarak odama doğru yürümeye başladık. Etrafta pek kimsecikler yoktu, malikâne sessizdi. Yanan meşaleler etrafı aydınlatırken alt kattan bir ses işittim. ''Lanet olsun.'' Bu sesin sahibi, Brandon'dı, bir şeye sinirlenmiş olmalıydı. Onun bu söylediğine pek aldırış etmeyerek Sunset'le birlikte odama doğru yürümeye devam ettim, her bir adım attığımızda dudaklarımız birbirine daha da çok yakınlaşıyordu. Kan kırmızı rengindeki dudaklara dayanmak oldukça zordu. Seksi bedeni, tenime değerken içimdeki tutku ve şehvet daha da alevleniyor ve neredeyse coşma noktasına yaklaşıyordu.

    Bir kaç dakika sonra.

    Sonunda odanın kapısına varmıştık. Buz mavisi gözlerimi yavaşça kapadım ve içimden kapının açılması için sessğzce şifreyi söyledim. Kapıdan 'tık' sesinin gelmesiyle beraber kapanmış olan gözlerimi yavaşça araladım ve sevgilime bakarak konuşmaya başladım. ''Odamıza hoş geldin, sevgilim.'' Sesimdeki etkileyici ton Sunset'i büyülemiş olacaktı ki gözleri daha bir ışıldar olmuştu. Heyecan oldukça fazlaydı, kalbimdeki ritim bozukluğu nefes alıp vermemi zorlaştırsa da sevdiğim cadının kollarımda olması bana zevkk veriyordu, Sunset sonsuza dek benim olacaktı. Tanrı'nın günahsız ve saf meleğinin narin ellerini tekrardan ellerimle buluşturdum ve gözlerine baktım. ''Seni seviyorum.'' Bu iki kelimeyi söyledikten sonra gözlerimi bir süre üzerinden ayırmadım. Geçirdiğimiz belki de en romantik dakikaydı. Sessiz ve sevgi dolu... Rüyadaydık sanki. İkimizde tüm kötülüklerden arındırılmıştık, saf ve huzur dolu bir dolu hayata ilk adımımızı atıyor, gibiydik.

    ''Beni bırakma.''
    ''Sen neden bahsediyorsun?''
    ''Beni bırakma sadece.''
    ''Sen bana aitsin. Bunu aklına sok, benimsin.''

    Sözlerimizi bitirdiğimizde Sunset'in ellerini kavrayarak yatağa doğru çekmeye başladım. Ahşap masanın üzerindeki mumlar etrafı hem aydınlatıyor hem de ortama romantizmin doruk noktalarına çıkmak için imkân sağlıyordu. Sunset'i yavaşça yatağa bırakırken narin parmaklarına ufak bir öpücük kondurdum. Bu gece arzularımızın gerçekleşeceği geceydi, alev bir saniye olsun sönmeyecekti. Kan kırmızısı dudaklarına bakarken kollarım gerilmeye başlamıştı, üstüme giydiğim beyaz gömleğin düğmelerini parmaklarımla yavaşça açarken Sunset'in vücudumu büyük bir dikkatle izlediğini fark ettim, belki de onu cezbe diyordum. Gömleğimin son düğmesini de açtıktan sonra kollarımı serbest bıraktım ve gömleğimin bedenimden ayrılışına izin verdim. Gömleğimin üzerimden düşmesiyle beraber ortaya çıkan kaslarım, Sunset karşısında daha da gerilmeye başlamış ve belirginleşmeye başlamıştı. Yatağın üzerinde oturan sevgilime usulca sokularak kalın dudaklarımı onun kırmızı dudaklarına yaklaştırdım ve alevi tutuşturmak için hemen harekete geçtim. Dudaklarımla, onun dudaklarına baskı uygularken ellerimle belini sardım ve tenlerimizin birbirine değmesi için ona yaklaşmaya başladım. Dudaklarımız bir zincir halini almışken sıcak bedeninin bana değdiğini fark ettim. O kadar sıcaktı ki bedenim ateşler içerisinde kalmıştı. Bedenlerimiz alev alırken buz mavisi gözlerimi Sunset'in bedenine çevirdim, üstündekileri çıkarmasını istiyordum. Birbirine zincirlenmiş dudakları bir kaç kelime söylemek için bir kaç saniyeliğine ayırdım ve konuşmaya başladım. ''Tenlerimiz birbirine değmeli, sevgilim.'' Dedim, kayıtsız bir ses tonuyla. Arzum, onun arzusuydu. Tenlerimiz birbirine değmeliydi ve alev güçlenmeliydi...


İkinci RP:

    Dudaklarımla dudaklarına baskı yapmaya devam ediyordum, bunu yaparken hem eğleniyor hem de şehvet ve tutkunun bedenlerimizi ele geçirmesine izin veriyordum. Sunset'i bir kaç saniyelik için dudaklarını ayırdığında onun ince ses tonunun kulaklarıma yayılışını zevkle hissederken huzur dolu dakikaların şimdiden hayalini kurar gibiydim. Kafamda düşündüğüm sınırsız hayalin gerçekleşmesi için Tanrı'ya dua ederken ayrılmış olan dudaklarımı tekrardan Sunset'in dudaklarıyla birleştirdim. Onun benimle oluşu hayatımda geçirdiğim belki de en zevk dolu ve erotik dakikalardan biriydi. Onun yanımda oluşu etrafa renk ve neşe katarken, bedeninin sadece bana hizmet edişi kelimelerle anlatılmayacak kadar güzel, tutkunun şehvetle karışımından doğan zevk ise dakikalara doyamayacak kadar inanılmazdı. Yatağa bir melek gibi yayılmış olan sevgilimin Bulgar kırmızı şarabıyla boyanmış gibi dolgun ve koyu renkli dudaklarının tadına bakmaya devam ederken kemikli parmaklarımı onun göğüslerinde gezdirmeye başladım. Dudaklarımla dudaklarına baskı uygularken ellerimle bedenini kavramaya başlıyordum. Göğüslerini yavaşça ellerken Sunset'in rahatladığını hissedebiliyordum. Ruh hali değişiyordu sanki, rahatlıyor ve kendini bana bırakıyordu. O sadece benimdi ve sonsuza dek benim olacaktı. Kusursuz bedenine dokunurken Sunset bacaklarıyla beni yavaşça sarmaladı ve kendine daha da yaklaştırmaya başladı. Cadının üzerindekilerini ellerimle yavaşça çıkartırken bir kaç saniyeliğine ayrılmış olan dudaklarımız tekrardan birbirlerine kavuşuyorlardı. Duygulara, zevke ve kendine adanmış bir hayatın cazibesi içinde arzu sarhoşluğunun tadına bakmaya başlamışlardı. Bedenini sarmalayan bacaklara dokunurken kendisini daha bir çıldırmış hissediyordu, onunla olmak muhteşemdi. Cadının üzerindekilerini çıkartmaya devam ederken altına giydiği gökyüzü karanlığı renginde düz pantolonunun kemerini yavaşça açtı ve pantolonunu çıkartarak Sunset'in ona olan bakışlarını büyük bir keyifle izlemeye başladım. Çıkardığım pantolonumu sandalyenin üzerine atarken cadının üzerinden çıkardığım giysileri ise yatağın köşesine bırakarak birleşmiş olan dudaklarımızı bir süreliğine ayırdım ve konuşmaya başladım.

    ''Seninle olmaktan çok mutluyum, sevgilim. Sen benimsin, ben de seninim. Bedenlerimizde buna şahit oluyor. Benim olmaya hazır mısın?'' Sözümü bitirdikten sonra buz mavisi gözlerimle sevgilimin çıplak bedenine ve göğsünün kıvrımlarına son bir bakış attım. İşte bu, diye düşündüm. 'Tutkunun ateşi iki kusursuz bedene yayılırken beynimdeki tüm düşünceleri bir kenara attım ve sevgilimin kusursuz bedenine dokunurken dudaklarımla onun dudaklarına tekrardan baskı kurdum ve bedenlerimizin birleşmelerine izin verdim. Tutku kendini ateşle imtihan ediyordu, ortam her geçen saniye daha çok sıcak bir hal alıyordu.


Başka bir sitede yazdığım role playdir. Rp'nin devamıyla ilgili ikinci bir rp'yi de eklemiş bulunmaktayım. Rp'de Xavier isimli bir gencin sevgilisiyle yaşadığı büyük tutku anlatılmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margeret Maurëll
İskoçya Kraliçesi
İskoçya Kraliçesi
Margeret Maurëll


Kraliyet : İskoçya
Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 07/06/12

Marcus Empty
MesajKonu: Geri: Marcus   Marcus Icon_minitimePtsi Haz. 11, 2012 6:06 pm

    # Betimleme: 30/30
    # Akıcılık: 10/10
    # Yazım Kurallarına Uyum: 10/10
    # Sayfa Düzeni: 10/10
    # Renklendirme: 3/5
    # Kurgu: 25/25
    # Uzunluk: 10/10


    [ Toplam: 98 ]


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Marcus
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Netherfield RPG :: Karakter Tanımlama :: Seçim Panosu :: RP Puanı Belirleme-
Buraya geçin: