Netherfield RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Yıl; 1750. Yeni bir sezon tüm ihtişamıyla başlıyor! Sen daha yerini almadın mı?
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 # Aphra

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Aphra




Mesaj Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 20/06/12

Kişi sayfası
RP Puanı:
# Aphra Left_bar_bleue97/100# Aphra Empty_bar_bleue  (97/100)

# Aphra Empty
MesajKonu: # Aphra   # Aphra Icon_minitimeÇarş. Haz. 20, 2012 12:25 pm


    Alice'in uzanamayacağı kadar yükseklikte olan parmaklıklar ile çevrelenmiş pencereden gelen ay ışığı odanın beyaz yastığı andıran duvarlarına vuruyordu. Beyaz elini uzattı ve tırnaklarını duvara sabitlenmiş yumuşak yastığa batırdı. Yastık olduklarını düşünüyordu. İçlerinde beyaz pamuklar vardı. Tırnakları yastığın üzerinde kaydı ve parmaklarını acıttı. Yumuşak görünüşlü ama can yakıcı yastıklara doğru baktı. Hepsi aynı oranda, düz bir şekilde yukarı-aşağı sıralanmıştı. Ortalarında beyaz düğmeyi andıran yuvarlak beyaz bir top vardı. Yüzeyi de yastıklar gibi yumuşaktı. Eğer hasta çıldırırsa ve kendisini duvarlara vurmaya başlarsa hiç canı yanmıyordu ama içinde ki delilik alevi daha da ateşleniyordu. Odaya tek bir giriş ve çıkış vardı. Büyük demir kapı. Üstünde dikdörtgen şeklinde küçük bir pencere vardı. Doktorların, bakıcıların veya olası ziyaretçilerin içeriye hastaya bakmasını sağlıyordu. Küçük kare bir odaydı. Bomboştu. Yerler kare kare döşenmiş soğuk mermerlerden oluşuyordu. Alice odanın karanlık bir köşesine büzülmüştü. Elleri ile kendini sarmıştı ve bacaklarını da altına almıştı. Üşüyordu. Yeşil donuk gözleri demir kapıyı izliyordu. Üstünde ince beyaz bir hasta önlüğü vardı. Kısa siyah saçlarından birini kulağının arkasına itti. Saçlarının yeniden uzamaya başlamasından dolayı mutluydu. Clawrel'in teknikleri Alice üzerinde azaltılmıştı. Dudakları aşağı doğru kıvrıldı ve günün yorgunluğu omuzlarına düştü. Kendisini o kadar sıkmıştı ki kaskatı kesilmişti. Gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu. Demir kapıdan gelen ince tiz ses ile gözlerini tamamen açtı ve köşeye daha da büzüldü. Demir kapı yavaşça açıldı ve beyaz yastıklara doğru çarptı. Kapının önünde o bilindik görevliler duruyordu. İsimlerini bilmiyordu. Bilmekte istemiyordu. Kapının sağında ve boyu yüzünden eğilmiş bir şekilde duran adam Alice'e gözlerini dikmişti. Şişmandı ve üstünde birçok yeri lekelenmiş beyaz bir önlük vardı. Gözleri şişman yüzünde adeta iki zeytin tanesi gibiydi. Alice'in gözleri ise adamın elinde duran anahtarlara kilitlenmişti. Demir kapıların anahtarları. Koridordan bir çığlık yükseldi, ardından bir kahkaha duyuldu. Adam hemen yanında duran kısa ve kendisi kadar şişman olan kadını itekledi. 'Bay Clawrel için hazırla onu.' Konuşurken sözcükler ağzında yuvarlanmıştı ve sanki 'Ba-wrel-için-zır-o.' Kadın elinde tuttuğu beyaz deli önlüğünü hafifçe salladı. Kısa boyluydu. Hatta Alice'ten bile kısaydı ve şişmandı. Kısa bacakları vardı ve çoğunlukla ayaklarını sürüyerek yürüyordu. Kocaman elleri ve parmakları vardı. Vücudu her zaman kırmızıya dönük bir tonda olurdu. Vücuduna oranla küçük bir yüzü vardı. Pembe küçük bir burnu ve ince dudakları. Burnu ise uzundu ve Alice Bay Rabbit'in bile o burunda oturabileceğini düşünürdü. 'Evet, evet biliyorum.' Sağ eli kafasında duran beyaz başlığı düzeltti ve ayaklarını sürüyerek yürümeye başladı. Adamda temkinli adımlar ile arkasından ilerliyordu.

    Alice, anahtarlardan gözünü ayırdı ve dik dik adama doğru bakmaya başladı. 'Bana böyle bakmasından hoşlanmıyorum.’ Sözcükleri yine yuvarlamıştı. Alice küçük köşede iki şişmanın arasında sıkışmıştı. Adam kolları ona doğru uzattı ve beyaz, ince kollarını sıkıp yukarı kaldırdı. Hiç güç sarf etmiyordu. Bir faydası dokunmayacağını biliyordu. Kadın elinde ki beyaz önlüğün kollarını Alice ince kollarına geçirdi ve önlüğü Alice'in kollarını oynatamayacağı şekilde arkasına sıkıca bağladı. Ardından kızın çene hizasına gelmiş siyah saçlarına dokundu. 'Saçlarını kesmemiz gerekecek.' Adam onu daha sıkı kavradı ve odadan çıkardı. Karşılarında uzunca bir koridor vardı. Koridorun iki tarafı da karanlıktı ve tavanda ki lambalar sönüp birkaç dakika sonra yeniden aydınlanıyordu. Adam sarsak adımlar ile peşinde şişman kadın ile beraber ilerlemeye başladı. Koridor boyunca uzanan demir kapılara göz atıyordu Alice. Diğerlerine. Bazıları küçük odada Alice gibi bir köşeye kıvrılmıştı. Bazıları kendisini yastıklara vuruyordu. Bazıları ağlıyor, bazıları kahkahalar ile gülüyordu. Koridor bitmeyecekmiş gibi uzanıyordu. İlerisi karanlıktı ve Alice karanlıktan hoşlanmıyordu. Bilincini yitirir gibi oldu. Koridorun karanlık köşelerinde iskambil kağıtları gördü. Kırmızı satranç taşlarını ve parçalara ayrılmış beyaz taşları. Gözlerini sıkıca kapattı ve şişmanların konuşmalarını dinledi. 'Şu küçük çığlık atan hastalardan hiç hoşlanmıyorum. Başımın ağrımasını sağlıyorlar.' Şişman kadın, elini bir kez daha beyaz başlığında gezdirdi. 'Ben en çok bana olan bakışlarından hoşlanmıyorum.' dedi şişman adam. Kadın elini boş ver dercesine sallarken koridorun sonuna geldiler. Koridor sağ ve sol tarafa doğru farklı ve daha korkutucu koridorlara ayrılıyordu. Alice etrafına bakınmaya çalıştı. Satranç taşları ve iskambil kağıtları kaybolmuştu. Koridorun sağ tarafına doğru döndüler ve ilerlemeye başladılar. Bu koridorda demir kapılar yoktu. Çoğunlukla hastalar üzerinde deneylerin gerçekleştiği geniş beyaz odalar bulunuyordu. Odalar çoğunlukla kan lekeleri ve pislik ile kaplıydı. Alice'in gözleri bir odaya yoğunlaştı. Bakışları bulanıklaştı ve ardından odanın tamamen kana bulandığını gördü. Odada yaşadığı anılar aklına geliyordu. Adamın kollarında kıvranmaya başladı. 'Tanrım! Çok hareket ediyor. Korkuyorum.' Adam şişman kollarını kıza sarmıştı ama gözleri fıldır fıldır dönüyordu. Gözlerini sıkıca kapattı ve açtığında kendisini beyaz odada buldu. Kan yoktu, pislik yoktu. Bembeyazdı. Beyaz bir sandalyeye oturtulmuştu ve elleri sıkıca sarılmıştı. Sandalyenin etrafını siyah saçları kaplamıştı. Başının hemen ucunda şişman uzun adam duruyordu ve kafasına metal bir başlık geçirmişti. Başlığın üstünde duran kancayı çeviriyordu ve kancanın ucunda sivri çivi her çevirmenin ardından Alice'in çıplak kafasına yaklaşıyordu. Masanın etrafında duran metal tezgahlar vardı ve üstlerinde şırıngalar, neşterler, makaslar ve testereler duruyordu.

    Gözlerini bir kez daha açıp kapattığında kendisini yeniden şişman adamın kollarında buldu. Farklı bir koridora yönelmişlerdi ve koridorun sonunda geniş basamaklı bir merdiven vardı. Bilincini kontrol edemiyordu. Baygınlık ve uyanıklık arasında gidip geliyordu. Kendisini yeniden beyaz bir odada buldu. Bu kez beyaz uzun bir yatakta yatıyordu ve etrafında şişman adam ve kadın ve Doktor Clawrel vardı. Şişman adamın parmaklarında büyükçe bir sülük duruyordu. Adam yavaşça ona doğru eğildi ve açık beyaz kolunda duran kırmızı yaraya sülüğü bastırdı 'Bu kız hareket etmiyor.' Şişman adamın tiz sesi ile gözlerini açtı ve etrafına baktı. O anda yukarıda ki tavandaki yansımayı gördü. Yansıma bembeyazdı ve Harikalar Diyarından çok iyi bildiği şişman adam ve kadın tam durdukları yerdeydiler. Şişman adamın elleri bir şey tutuyormuş gibi yukarı kıvrılmıştı. Alice kendi yansımasını görmüyordu. Merdivenlerden çıkmaya başladıklarında yansıma silikleşti ve yok oldu. Merdivenin sonunda ahşap bir kapı vardı. Şişman kadın hafifçe öksürdü ve adamın önünde geçti ardından kapıyı çaldı ve içeri girdi. Birkaç dakika sonra kadın yeniden kapıda belirdi 'Kızı getir.' Şişman adam eğildi ve alçak kapıdan geçmeye çalıştı. Yavaşça odaya girdi ve kızı deri kaplı uzun koltuğa yatırdı. Alice başını dönüştü ve kahverengi duvara bakıyordu. Bir kaç saniye sonra kapı sertçe kapatıldı. Adamın akciğerlerine dolan havayı duyabiliyordu. Kesik nefesler alıyordu. Birkaç ayak sesi. Ardından koltuğun yanına çekilen bir sandalyenin tahta zeminde sürtülmesi... Duvarda ki saatin tik-takları. Vücudunu çevirdi ve yüzünü tavana döndürdü. Doktor Clawrel'in solgun yüzüne baktı. Beyaza dönmekte olan kahverengi saçlarına ve yüzünü kaplayan sakallarına baktı. Küçük gözlerini büyükçe gösteren siyah çerçeveli gözlüğe... Üstünde eski yeşil ekose yeleğe ve ütülü pantolona. Adamın elinde küçük sarı kağıtlı bir defter vardı ve uzun parmaklarında ince bir kalem tutuyordu. Saatin tik-takları kulaklarında yankılanmaya başladı ve gözlerini kapattı. 'Harikalar Diyarına dön Alice.'

RP PUANLATILDIKTAN SONRA SİLİNSİN.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Victoria Westmoreland
İngiltere Kraliçesi
İngiltere Kraliçesi
Victoria Westmoreland


Kraliyet : İngiltere
Mesaj Sayısı : 66
Kayıt tarihi : 07/06/12

Kişi sayfası
RP Puanı:
# Aphra Left_bar_bleue100/100# Aphra Empty_bar_bleue  (100/100)

# Aphra Empty
MesajKonu: Geri: # Aphra   # Aphra Icon_minitimePaz Haz. 24, 2012 6:40 pm

    # Betimleme: 29/30
    # Akıcılık: 10/10
    # Yazım Kurallarına Uyum: 10/10
    # Sayfa Düzeni: 10/10
    # Renklendirme: 5/5
    # Kurgu: 23/25
    # Uzunluk: 10/10


    [ Toplam: 97 ]


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://netherfieldrpg.yetkin-forum.com
 
# Aphra
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Netherfield RPG :: Karakter Tanımlama :: Seçim Panosu :: RP Puanı Belirleme-
Buraya geçin: